Bir varmış, bir yokmuş. Küçük bir kasabada, insanların gülümsemeyi çok sevdiği, çocukların sokaklarda oyunlar oynadığı, her evden kahkahaların yükseldiği bir yer varmış. Bu kasabada, çok yetenekli bir oyuncak ustası olan Mehmet Usta yaşarmış. Mehmet Usta’nın yaptığı kuklalar o kadar güzel ve canlı görünürmüş ki, onları gören herkes bir gün canlanacaklarına inanırmış.
Bir gün Mehmet Usta, yaptığı en özel kuklayı tamamlamış. Bu kuklanın adı “Mutlu” imiş. Mutlu, kocaman bir gülümsemeyle, parlak gözleriyle etrafa neşe saçarmış. Mehmet Usta ona sevgiyle bakarken, “Seni çok özel yaptım, Mutlu. Sen her zaman neşe saçacaksın, her zaman insanlara mutluluk vereceksin.” demiş. Mutlu ise gülümsüyor, ama konuşamıyormuş; çünkü o sadece bir kuklaymış. Ancak bu durum çok uzun sürmemiş.
Bir gece, gökyüzünde parlak bir yıldız belirmiş ve o yıldızdan bir peri kasabaya inmiş. Peri, Mehmet Usta’nın dükkânına doğru süzülmüş ve Mutlu’nun bulunduğu rafın önünde durmuş. “Bu kukla gerçekten çok özel,” demiş peri, “Bu kadar sevgiyle yapılmış bir kukla, mutluluğu paylaşmayı hak ediyor.”
Peri asasını sallamış ve Mutlu birden canlanmış! Gözlerini açmış, kollarını oynatmış ve neşeyle sıçramış. “Merhaba dünya!” diye bağırmış. “Artık gerçek bir kuklayım ve herkesle mutluluğu paylaşabilirim!”
Ertesi sabah Mehmet Usta dükkânına geldiğinde gözlerine inanamamış. Mutlu, dükkânın ortasında dans ediyormuş. Mehmet Usta şaşkınlıkla, “Mutlu! Sen… sen canlandın mı?” diye sormuş. Mutlu, kocaman bir gülümsemeyle cevap vermiş: “Evet, Usta! Bir peri beni canlandırdı. Artık insanlara mutluluk dağıtabilirim!”
Mehmet Usta bu duruma çok sevinmiş. “O zaman git, kasabada herkesi mutlu et! Bu senin görevin!” demiş. Mutlu hızla dükkândan çıkmış ve sokaklara doğru koşmuş.
Kasabanın meydanında çocuklar oyun oynarken Mutlu onlara doğru yaklaşmış. “Merhaba çocuklar! Ben Mutlu, sizinle oyun oynamak istiyorum!” demiş. Çocuklar şaşkınlıkla bakmışlar. “Bir kukla nasıl konuşabilir?” diye sormuş bir çocuk. Mutlu gülerek, “Ben artık sadece bir kukla değilim, ben mutluluğu paylaşmak için buradayım!” demiş.
Çocuklar bu duruma çok sevinmişler. “Gel bizimle seksek oyna!” demişler. Mutlu hemen çocuklarla oyun oynamaya başlamış. Herkes kahkahalar atmış, meydan neşeyle dolmuş. O sırada kasabadan geçen yaşlı bir teyze, çocukların bu neşesine kulak kabartmış. “Ah, bu ne güzel bir ses böyle!” demiş kendi kendine. Yaklaşıp Mutlu’yu görmüş. “Bu kukla mı konuşuyor?”
Mutlu, yaşlı teyzeye dönerek, “Evet, teyze! Ben Mutlu, herkese neşe getirmeye geldim.” demiş. Yaşlı teyze gülümsemiş. “Ah canım benim, ne güzel bir şeysin sen! Benim de biraz neşeye ihtiyacım var. Son zamanlarda kendimi pek mutlu hissetmiyorum.”
Mutlu hemen yaşlı teyzenin yanına koşmuş. “Merak etme teyze! Ben buradayım, seninle biraz sohbet edelim, belki neşen yerine gelir.” demiş. Yaşlı teyze oturmuş ve Mutlu’yla uzun uzun sohbet etmiş. Mutlu ona çocukluğunda oynadığı oyunları hatırlatmış, eski güzel günlerden bahsetmiş. Yaşlı teyze bir süre sonra içten bir kahkaha atmış. “Ah, uzun zamandır böyle gülmemiştim!” demiş. “Teşekkür ederim, Mutlu. Gerçekten de neşe kaynağısın.”
Mutlu, yaşlı teyzenin yanından ayrılırken kendini çok iyi hissetmiş. “Ne kadar güzel bir şey bu!” diye düşünmüş. “İnsanları mutlu etmekten daha güzel ne olabilir?”
Kasabanın diğer tarafında ise küçük bir çocuk ağlıyormuş. Mutlu hemen onun yanına gitmiş ve “Merhaba, neden ağlıyorsun?” diye sormuş. Küçük çocuk gözyaşlarını silerken, “Oyuncağım kırıldı ve bir daha oynayamayacağım,” demiş. Mutlu, çocuğun kırılan oyuncağına bakmış ve gülümsemiş. “Merak etme! Oyuncaklar tamir edilebilir. Üstelik bir kuklanın sana bir tavsiyesi var; bazen oyuncaklar kırılır ama arkadaşlıklar asla kırılmaz. Gel, seninle birlikte yeni oyunlar keşfedelim.”
Küçük çocuk başını sallamış ve Mutlu’yla birlikte oynamaya başlamış. Çocuğun yüzünde yeniden bir gülümseme belirmiş. “Teşekkür ederim, Mutlu. Sen olmasaydın bugün çok üzgün olacaktım.”
Mutlu, gün boyunca kasabada dolaşmış, herkesle sohbet etmiş, oyunlar oynamış, insanlara umut vermiş. Herkes onu o kadar çok sevmiş ki, kasabanın en neşeli üyesi olarak kabul edilmiş. Kasaba halkı onu her gördüğünde “İşte Mutlu geliyor!” diye bağırarak neşeyle karşılamışlar.
Bir gün Mutlu, Mehmet Usta’nın dükkânına geri dönmüş. Mehmet Usta, Mutlu’yu görünce gülümsemiş ve “Nasıl geçti günün, Mutlu?” diye sormuş. Mutlu, neşeyle cevap vermiş: “Muhteşemdi Usta! Herkesi mutlu ettim, her yerde kahkahalar vardı!”
Mehmet Usta başını sallayarak, “Sen gerçekten çok özelsin, Mutlu. İnsanlara mutluluk getirmek büyük bir hediye.” demiş. Mutlu ise Usta’ya sarılmış. “Bu hediyeyi bana verdiğin için asıl ben sana teşekkür ederim!” demiş.
O günden sonra Mutlu, kasabanın neşe kaynağı olmaya devam etmiş. Ne zaman bir çocuk üzgün olsa, bir yaşlı mutsuz hissetse, Mutlu hemen onların yanında bitmiş. Onlara kahkahalar, oyunlar ve en önemlisi sevgi getirmiş.
Ve böylece, kasaba Mutlu sayesinde her zaman gülümseyen, neşeli bir yer olarak kalmış. Çünkü Mutlu’nun varlığı herkese mutluluğun paylaşıldıkça büyüdüğünü hatırlatmış.
Sonuçta, “Mutlu olmak, başkalarını da mutlu etmektir!”
Ve masal burada sona ermiş.
Bu yazı toplamda 43 kez görüntülendi.
kukla masallarını çok seviyorummmmm