Bir zamanlar, bir köyde yaşayan sevimli kirpiler vardı. Bu kirpilerin en büyük özelliği, her birinin dikenlerinin farklı renklerde olmasıydı. Kimisinin dikenleri parlak kırmızıydı, kimisinin ise canlı sarı ya da mavi. Köy halkı bu kirpileri çok severdi ve onlara büyük bir özenle bakardı.
Bir gün, Pembe adında bir kirpi diğer kirpilerle konuşurken, “Arkadaşlar, neden hep aynı yerlerde dolaşıyoruz? Buralarda çok fazla gezip eğleniyoruz ama başka yerlerde neler var merak etmiyor musunuz?” dedi.
Mavi dikenli kirpi Göksel heyecanla atıldı: “Evet, Pembe! Yeni yerler keşfetmek çok eğlenceli olurdu! Belki yeni arkadaşlar bile edinebiliriz.”
Sarı dikenli kirpi Güneş, biraz tereddütle sordu: “Ama bu köyden hiç ayrılmadık. Yabancı yerlerde nelerle karşılaşacağımızı nereden bilebiliriz?”
Pembe gülümseyerek cevap verdi: “Bilmemenin heyecanı da güzel değil mi? Ayrıca, hep birlikte gidersek birbirimize yardımcı olabiliriz.”
Bütün kirpiler bu fikri düşündü. Bir süre sessizlik oldu. Sonra, Kırmızı dikenli kirpi Ateş, güçlü ve kararlı bir sesle, “Ben de Pembe’ye katılıyorum. Biraz macera fena olmaz. Hem belki köyümüze getirebileceğimiz yeni şeyler de keşfederiz” dedi.
Böylece kirpiler, köyden ayrılıp yeni yerler keşfetmeye karar verdiler. Yanlarına sadece su ve biraz yiyecek aldılar. Hedefleri, köyden uzaklarda olduğu söylenen büyük bir bahçeyi bulmaktı. Bu bahçe, her mevsim farklı renklerle dolu çiçeklerle süslenmişti. Kirpiler, dikenlerinin renkleriyle bu bahçede mükemmel bir uyum sağlayacaklarına inanıyorlardı.
Yola çıktılar. Yolda şarkılar söyleyip eğlendiler. Kirpiler arasında en neşeli olanı Göksel’di. O kadar çok şarkı söyledi ki diğer kirpiler de ona eşlik etti.
Göksel: “Bakın, bu çimenler ne kadar yeşil! Dikenlerimle ne kadar güzel görünüyor, değil mi?”
Güneş: “Kesinlikle! Güneşin ışığı altında dikenlerim altın gibi parlıyor!”
Yürümeye devam ettiler ve sonunda büyük bahçeye ulaştılar. Bahçe gerçekten de hayal ettikleri kadar güzeldi. Çeşit çeşit çiçekler, kelebekler ve rengârenk kuşlar vardı. Kirpiler hayranlıkla etrafı izlediler. Her bir çiçeğin kokusunu içlerine çektiler, kelebeklerin narin kanatlarına hayran kaldılar.
Ateş: “Bu kadar güzel bir yeri daha önce hiç görmemiştim. Buraya yerleşsek mi?”
Pembe: “Bu bahçe harika, ama burada kimseyi tanımıyoruz. Belki biraz daha keşfetmeliyiz.”
Tam bu sırada, bahçede yaşayan diğer hayvanlar kirpileri fark etti. Minik bir arı, kirpilerin yanına uçup onlara selam verdi. “Hoş geldiniz! Bahçemize yeni arkadaşlar mı gelmiş?” dedi arı, kanatlarını çırparak.
Kirpiler şaşkın ama mutlu bir şekilde arıya cevap verdiler. “Evet, biz de bu güzel bahçeyi keşfetmeye geldik. Seninle tanışmak çok güzel!” dedi Pembe.
Arı, “Benim adım Vızvız. Bu bahçede her zaman neşeyle uçarım. Sizi burada görmek çok sevindirici!” dedi.
Sonra arı, kirpilere bahçedeki diğer hayvanları tanıttı. Onları minik farelerle, zarif ceylanlarla ve uysal tavşanlarla tanıştırdı. Kirpiler, kısa sürede bahçedeki hayvanlarla dost oldu. Hepsi birlikte oyunlar oynayıp eğlendiler.
Bir gün, kirpiler ve yeni arkadaşları büyük bir gölette yüzmeye karar verdiler. Göksel, “Hadi bakalım, kim en hızlı yüzecek?” diye bağırdı.
Tüm hayvanlar suya atladı ve büyük bir yarış başladı. Ama bir sorun vardı; kirpilerin dikenleri yüzmek için pek uygun değildi. Dikenleri suya takılıyor, bu yüzden de çok yavaş yüzüyorlardı. Ama bu onları üzmedi, tam tersine kahkahalarla suyun keyfini çıkardılar.
Ateş: “En hızlı olmasak da en çok eğlenen biziz!” dedi, gülerek.
Gölette eğlendikten sonra, kirpiler güneşin altında kuruyarak dinlendiler. Pembe, “Sanırım köyümüze geri dönme zamanı geldi” dedi.
Göksel, biraz üzgün bir şekilde, “Evet, ama burası o kadar güzel ki. Tekrar gelmek isterim” diye ekledi.
Güneş, “Her zaman buraya geri dönebiliriz. Hem köydeki diğer kirpiler de burayı görmek isteyecektir” dedi.
Kirpiler, köylerine dönmek üzere yola çıktılar. Yolda tekrar şarkılar söylediler, ama bu sefer daha bir mutluydular. Bahçede yaşadıkları güzel anıları düşündüler. Köylerine ulaştıklarında, diğer kirpiler onların yeni maceralarını dinlemek için sabırsızlanıyordu.
Pembe, “Bahçedeki çiçekler ve hayvanlar o kadar güzel ki! Hepinizin bunu görmesini isterim” dedi.
Ateş, “Evet, köyümüzde çok mutluyuz ama dünyada keşfedecek daha çok şey var” diye ekledi.
Kirpiler, o günden sonra daha sık birlikte keşiflere çıktılar. Yeni yerler keşfettiler, yeni arkadaşlar edindiler ve her seferinde köylerine döndüklerinde diğer kirpilerle bu deneyimlerini paylaştılar. Böylece kirpiler, hem kendi aralarında hem de köy halkıyla güçlü bir bağ kurdular.
Kirpilerin renkli dünyası, macera dolu anılarla daha da renklendi. Ve her biri, birlikte olmanın ve yeni yerler keşfetmenin ne kadar değerli olduğunu öğrendi. Bu da onların hayatına renk kattı ve her günlerini bir maceraya dönüştürdü.
Bu yazı toplamda 31 kez görüntülendi.
Bir yanıt yazın