Bir zamanlar, yeşilliklerle dolu geniş bir vadide, ağaçlar arasında yaşamaktan sıkılmış, meraklı bir maymun yaşarmış. Bu maymunun adı Mino’ydu. Mino her gün başka yerleri keşfetmeyi sever, etrafındaki her şeye büyük bir ilgiyle bakardı. Ancak bir gün, ağaçların dışındaki dünyayı merak etmeye başlamış.

Bu ağaçlardan başka ne var?” diye kendi kendine sormuş Mino, bir dalın üstünde otururken. Ağaçların ötesinde, vadinin hemen yanında, renkli ve neşeli bir kasaba olduğunu duymuştu. Kasabaya hiç gitmemişti, çünkü orada neler olduğunu bilmiyordu. Ancak bir gün cesaretini toplayarak oraya gitmeye karar verdi.

Sabahın erken saatlerinde, güneş yeni doğmuşken, Mino büyük bir heyecanla yola koyuldu. Yolda bir sincapla karşılaştı.

“Merhaba Mino! Nereye böyle aceleyle gidiyorsun?” diye sordu sincap.

“Kasabaya gidiyorum! Orası hakkında çok şey duydum ama hiç görmedim. Merak ediyorum, orada neler var acaba?” dedi Mino.

Sincap biraz endişeliydi. “Kasaba çok kalabalıktır Mino. Sen oralarda zorlanırsın. Ağaçların üstünde gezinmek daha kolay değil mi?”

Mino kararlıydı. “Her şeyi denemek lazım! Kasabaya gitmezsem hep merak edeceğim.”

Sincap başını salladı ve Mino’ya şans dileyerek kendi işine döndü.

Kasabaya vardığında, Mino’nun gözleri parladı. Etraf o kadar renkli, o kadar hareketliydi ki! Herkes bir yerlere gidiyor, insanlar konuşuyor, dükkanlar ışıl ışıldı. Mino, ilk kez bu kadar kalabalık bir yerde bulunuyordu.

Bir fırının önünden geçerken, mis gibi ekmek kokuları burnuna doldu. “Bu ne kadar güzel bir koku!” dedi kendi kendine. O sırada fırından çıkan fırıncı Mino’yu fark etti.

“Hey! Küçük dostum, sen de ekmek kokusunu sevmiş olmalısın!” dedi fırıncı. “Gel, sana bir tane taze ekmek vereyim.”

Mino utangaç bir şekilde yaklaştı ve ekmeği aldı. “Teşekkür ederim! Gerçekten çok güzel kokuyor.” dedi.

Fırıncı gülümsedi. “Afiyet olsun. Kasabaya ilk defa mı geliyorsun?” diye sordu.

“Evet, burası gerçekten çok farklı. Herkes bir şeylerle meşgul.” dedi Mino, etrafa şaşkınlıkla bakarak.

Fırıncı gülümseyerek, “Evet, kasabamız çok hareketlidir. İstediğin her şeyi burada bulabilirsin.” dedi ve Mino’ya el sallayarak işine geri döndü.

Mino ekmeği yerken, büyük bir meydanın ortasında rengarenk bir oyuncak dükkanı gördü. O kadar güzel oyuncaklar vardı ki, gözleri ışıldadı. Dükkana girdiğinde, dükkancı Mino’yu gördü ve ona seslendi:

“Hey minik dostum, hoş geldin! Oyuncaklara mı bakmak istiyorsun?”

Şu yazıya da göz atabilirsiniz: Küçük Kelebeğin Büyük Macerası

Mino heyecanla cevap verdi, “Evet! Burada ne kadar çok oyuncak var! Hepsi birbirinden güzel.”

Dükkancı gülümseyerek, “İstediğin oyuncağı deneyebilirsin. Meraklı olduğunu görüyorum, bu yüzden sana en sevdiğim oyuncaklardan birini göstermek istiyorum.” dedi ve rafın üstünden küçük bir davul çıkardı.

Mino davulu aldı ve vurdu. “Bu harika bir ses çıkarıyor!” dedi mutlulukla.

Dükkancı, “Bu davul, kasabanın en popüler oyuncağı. Herkes bu sesi çok sever.” dedi.

Mino davulu biraz daha çaldıktan sonra dükkancıya teşekkür etti ve oradan ayrıldı. Kasabanın her köşesi, her dükkanı ona yeni bir şey öğretiyordu. Ancak bu kadar çok yeni şeyle karşılaşmak, onu biraz yormaya başlamıştı. Biraz dinlenmek için bir banka oturdu ve derin bir nefes aldı.

O sırada yanına yaşlı bir kadın oturdu ve ona gülümsedi. “Güzel bir gün, değil mi?” dedi yaşlı kadın.

Mino başını salladı. “Evet, gerçekten çok güzel. Ama burası çok farklı ve biraz da yorucu.”

Kadın gülerek, “Evet, kasaba biraz hareketlidir. Ama meraklı bir maymun için burası cennet gibi olmalı.” dedi.

Mino gülümsedi. “Evet, çok merak ediyorum ve her şeyi öğrenmek istiyorum. Ama bazen bu kadar çok şeyle karşılaşmak yorucu olabiliyor.”

Kadın başını sallayarak, “Her şeyi bir anda öğrenmek zorunda değilsin. Yavaş yavaş keşfetmek en güzeli. Böylece hem daha çok keyif alırsın hem de kendini yormazsın.” dedi.

Mino kadının sözlerini düşündü. “Haklısınız. Bazen her şeyi bir anda öğrenmeye çalışıyorum ama aslında her şeyin zamanı var.” diye mırıldandı.

Bir süre sonra, Mino kasabada yeterince vakit geçirdiğini hissetti ve geri dönmeye karar verdi. Ağaçların arasına geri döndüğünde, aslında evinin de ne kadar güzel olduğunu fark etti. Evet, kasaba çok renkli ve ilginçti ama ağaçların serinliği, kuşların cıvıltısı ve esen hafif rüzgar da en az kasaba kadar keyifliydi.

Mino, eve döner dönmez, sincapla karşılaştı. “Nasıl geçti maceran, Mino?” diye sordu sincap.

Mino gülümsedi. “Harikaydı! Çok şey öğrendim. Ama en önemlisi, her şeyin tadını çıkarmak için acele etmemek gerektiğini anladım.”

Sincap, Mino’nun yanına oturdu ve birlikte güneşin batışını izlediler. Mino’nun kalbi, yeni öğrendiklerinin heyecanıyla doluydu, ama artık evinde olmanın da tadını çıkarıyordu.

Ve böylece Mino, meraklı ruhuyla dünyayı keşfetmeye devam etti, ama her zaman keşiflerinde biraz sabırlı olmayı da öğrendi.

Bu yazı toplamda 43 kez görüntülendi.

Noel Baba Masalı: En Güzel Yılbaşı Macerası
Fareli Köyün Kavalcısı Masalı
Mercan Kız Masalı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir