Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, güzel mi güzel, yeşil mi yeşil bir ormanda Küçük Ayı adında sevimli bir ayıcık yaşarmış. Küçük Ayı, annesi ve babasıyla birlikte bir mağarada yaşar, her gün ormanda dolaşıp arkadaşlarıyla oynarmış. Bu orman öyle bir yermiş ki her köşesinde farklı bir macera saklıymış. Ormandaki tüm hayvanlar birbirini tanır, dostça yaşarlarmış.
Bir sabah, Küçük Ayı yatağından kalkmış, gözlerini ovuşturmuş ve annesinin pişirdiği nefis bal kokusunu takip ederek mutfağa gitmiş. Annesi ona gülümseyerek, “Günaydın tatlım, bugünkü kahvaltın hazır,” demiş. Küçük Ayı kahvaltısını yaparken, annesine ve babasına ormandaki rengarenk çiçeklerden bahsetmiş. Babası gülerek, “Neden bugün yeni bir maceraya atılmıyorsun? Kim bilir, belki ormanın derinliklerinde seni bekleyen başka güzellikler de vardır,” demiş.
Küçük Ayı bu fikre bayılmış. Hemen kahvaltısını bitirip, annesi ve babasına veda ederek ormana doğru yola çıkmış. Yolda ilerlerken, en yakın arkadaşı olan Tavşan Tavşancık’la karşılaşmış. Tavşancık her zaman enerjik ve neşeli bir tavşanmış. “Merhaba Tavşancık! Bugün yeni bir maceraya atılmak ister misin?” diye sormuş Küçük Ayı.
Tavşancık büyük bir sevinçle kabul etmiş. İkisi birlikte ormanın derinliklerine doğru yola koyulmuşlar. Yolda çeşitli hayvanlarla karşılaşmışlar; kuşlar şarkılar söylüyor, kelebekler dans ediyormuş. Ormanın güzelliği karşısında büyülenmişler.
Bir süre sonra, daha önce hiç görmedikleri bir bölgeye gelmişler. Bu bölge, ormanın diğer kısımlarından çok farklıymış; ağaçlar daha büyük, çiçekler daha parlak renkteymiş. Küçük Ayı ve Tavşancık, bu bölgeyi keşfetmek için büyük bir heyecan duymuşlar. Bir süre daha yürüdükten sonra, büyük bir ağacın altında duran eski bir harita bulmuşlar. Harita, rengarenk çizgilerle doluymuş ve üzerinde “Gizemli Renkler Vadisi” yazıyormuş.
“Bu harita neye benziyor biliyor musun?” demiş Küçük Ayı. “Bu, bir hazine haritasına benziyor!” Tavşancık başını sallamış, “Evet, hadi bu haritayı takip edelim ve Gizemli Renkler Vadisi’ni bulalım!”
İkili, haritayı inceleyerek yola devam etmişler. Harita onları sık ağaçlıkların arasından geçirip, bir tepenin yamacına getirmiş. Tepeden aşağıya baktıklarında, vadinin parıltısını görmüşler. Vadinin içi rengarenk çiçekler ve büyülü bitkilerle doluymuş. “İşte orası! Gizemli Renkler Vadisi!” demiş Küçük Ayı.
Vadinin içine girdiklerinde, etraflarındaki güzellik karşısında büyülenmişler. Her bir çiçek farklı bir renk ve koku yayıyormuş. Vadinin ortasında büyük bir gölet varmış ve göletin suyu gökkuşağı gibi parlıyormuş. Küçük Ayı ve Tavşancık göletin yanına yaklaşmış ve birden göletten bir su perisi çıkmış.
“Hoş geldiniz sevgili dostlar,” demiş peri. “Ben bu vadinin koruyucusuyum. Buraya gelen her misafirin bir dileğini gerçekleştirme gücüne sahibim. Söyleyin, sizin dileğiniz nedir?”
Küçük Ayı ve Tavşancık birbirlerine bakmışlar. “Biz dostluğumuzun hiç bozulmamasını ve her zaman böyle güzel maceralar yaşayabilmeyi diliyoruz,” demişler.
Su perisi gülümseyerek, “Bu çok güzel bir dilek. Dostluğunuzun gücü bu vadinin büyüsüyle birleşecek ve her zaman sizinle olacak,” demiş. Ardından, perinin sihirli değneğiyle yaptığı bir hareketle göletin suyu parlamış ve etrafa güzel bir ışık yayılmış.
Küçük Ayı ve Tavşancık, dileklerinin kabul edildiğini hissetmişler. Teşekkür ederek vadiden ayrılmışlar. Eve döndüklerinde, bu macerayı ailelerine ve diğer arkadaşlarına anlatmışlar. O günden sonra, Küçük Ayı ve Tavşancık’ın dostluğu daha da güçlenmiş ve her gün yeni maceralar yaşamaya devam etmişler.
Gizemli Renkler Vadisi ise her zaman orada kalmış, dostluklarını pekiştirmek isteyen herkes için bir umut ışığı olmuş.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine… Gökten üç elma düşmüş; biri bu masalı dinleyenlerin, biri anlatanın, biri de Küçük Ayı ve Tavşancık’ın başına. Mutlu ve huzurlu yaşayıp gitmişler.
Bu masal ile, çocuklar dostluğun ve keşfetmenin ne kadar önemli olduğunu öğrenirler. Renkli hayal dünyalarında güzel bir yolculuğa çıkarlar. Umarım beğenmişsinizdir.
Bu yazı toplamda 67 kez görüntülendi.
Bir yanıt yazın