Bir zamanlar, yemyeşil ormanların arasında, yüksek dağların ardında saklı bir köy varmış. Bu köyün adı Küçükköy’müş. Küçükköy, adından da anlaşılacağı gibi küçük ama oldukça sevimli bir köymüş. Burada insanlar birbirine yardım eder, çocuklar ise neşe içinde oyunlar oynarmış. Ancak Küçükköy’ün bir sırrı varmış; dağların arkasında Koca Ayaklı Dev adlı bir yaratık yaşarmış.
Koca Ayaklı Dev, kocaman ayakları ve devasa cüssesiyle ünlüymüş. Aslında kötü biri değilmiş, ama köylüler ondan korkar, onunla karşılaşmamak için ellerinden geleni yaparlarmış. Dev, yalnızlıktan sıkılmış ve aslında arkadaş canlısı biriymiş. Ancak büyük ayaklarıyla köylülerin tarlalarına ve evlerine zarar verdiği için köylüler ondan uzak dururmuş.
Bir gün, köyün çocuklarından cesur ve meraklı Ali, arkadaşları Zeynep ve Ahmet ile birlikte devin sırrını çözmeye karar vermişler. Onlar, devin kötü olmadığını hissediyorlarmış ve onunla konuşmak istiyorlarmış. Ali’nin büyükbabası, çocuklara devin hikayesini anlatmış:
“Çocuklar, yıllar önce Koca Ayaklı Dev aslında bizimle yaşardı. Ama o zaman da aynı sorun vardı; ayakları her yere zarar veriyordu. Sonunda, dev kendi isteğiyle dağların arkasına gitmeye karar verdi ki biz rahat yaşayalım. Ama o aslında çok yalnız ve arkadaş canlısıdır.”
Bu hikaye çocukların yüreğine dokunmuş. Ali, Zeynep ve Ahmet, devle dost olup olamayacaklarını görmek için devin yaşadığı yere gitmeye karar vermişler. Sabah erkenden yola çıkmışlar, yanlarına biraz yiyecek ve su almışlar. Dağları tırmanıp, ormanın derinliklerine inmişler.
Uzun bir yürüyüşün ardından, büyük bir mağaraya varmışlar. Mağaranın girişinde kocaman ayak izleri görmüşler. Ali, biraz korkarak ama cesaretini kaybetmeden, mağaraya doğru seslenmiş:
“Merhaba! Ben Ali, arkadaşlarım Zeynep ve Ahmet ile buradayım. Seninle tanışmak istiyoruz, Koca Ayaklı Dev!”
Bir süre sessizlik olmuş, sonra mağaradan derin bir ses duyulmuş: “Kim o? Neden benimle tanışmak istiyorsunuz?”
Ali, titrek bir sesle ama kararlı bir şekilde cevap vermiş: “Biz senin yalnız olduğunu düşündük ve seninle arkadaş olmak istiyoruz. Büyükbabam bize senin hikayeni anlattı.”
Dev, bu cesur çocukların sözlerinden etkilenmiş. Yavaşça mağaradan çıkmış ve devasa cüssesiyle çocukların karşısında dikilmiş. Ama yüzünde kocaman bir gülümseme varmış. “Siz gerçekten benimle arkadaş olmak istiyor musunuz?” demiş şaşkınlıkla.
Zeynep, cesaretle öne çıkmış: “Evet, senin yalnız olmana gönlümüz razı değil. Ayrıca seninle çok şey paylaşabiliriz!”
Dev, bu sıcak karşılamadan çok mutlu olmuş ve çocukları büyük elleriyle nazikçe selamlamış. “Benim adım Orman,” demiş. “Ama herkes bana Koca Ayaklı Dev der.”
Çocuklar ve dev, uzun uzun konuşmuşlar. Orman, devasa boyutları nedeniyle köylülerden uzak durmak zorunda kaldığını, ama aslında köydeki insanları ve çocukları çok sevdiğini anlatmış. Çocuklar da ona köydeki yaşamdan, oyunlarından ve arkadaşlarından bahsetmişler.
Orman, çocukların getirdiği yiyeceklerden tadarken, çocuklar da devin mağarasını keşfetmişler. Mağara, devin boyutlarına uygun devasa eşyalarla doluymuş. Büyük bir masa, kocaman bir yatak ve dev gibi büyük bir sandalye. Çocuklar, Orman’ın yalnızca boyutları yüzünden bu kadar yalnız olduğunu ve aslında çok iyi bir yüreğe sahip olduğunu görmüşler.
Ali, Zeynep ve Ahmet, devle arkadaş olduktan sonra köye geri dönmüşler. Orman’a söz vermişler; köylülerle konuşup, onunla dost olmak istediklerini anlatacaklarmış.
Köye döndüklerinde, büyükleri devin aslında kötü biri olmadığını ve onunla dost olmanın mümkün olduğunu anlatmaya çalışmışlar. Önceleri kimse çocuklara inanmamış, ama çocukların ısrarı ve cesareti sonunda köylülerin dikkatini çekmiş.
Köyün yaşlıları, çocukların anlattıklarını dikkatlice dinlemiş ve bir gün, köylüler hep birlikte Orman’ı ziyaret etmeye karar vermişler. Orman, köylülerin gelişini heyecanla beklemiş ve onları en güzel şekilde karşılamış. Köylüler, devin dost canlısı olduğunu ve aslında kendilerine zarar vermek istemediğini anlamışlar.
O günden sonra, Orman, Küçükköy’ün en sevilen ve sayılan üyesi olmuş. Köylüler, ona zarar vermeden nasıl yaşanabileceğini öğrenmişler ve Orman da köylülerin hayatlarını kolaylaştırmak için elinden geleni yapmış. Büyük elleriyle köydeki ağır işleri kolayca halletmiş, çocuklarla oyunlar oynamış ve köylülerle dostluğunu pekiştirmiş.
Ali, Zeynep ve Ahmet ise köyün kahramanları olarak anılmışlar. Onlar, cesaretleri ve dostluklarıyla büyük bir değişime öncülük etmişler. Küçükköy, Koca Ayaklı Dev Orman ile birlikte huzur ve mutluluk içinde yaşamaya devam etmiş. Bu dostluk, köyde nesilden nesile anlatılan bir masal olarak kalmış.
Ve böylece, cesur çocuklar ve koca devin dostluk hikayesi, her zaman hatırlanacak ve çocuklara cesaretin ve dostluğun ne kadar önemli olduğunu öğretecekmiş.
Bu yazı toplamda 55 kez görüntülendi.
Bir yanıt yazın