Bir zamanlar, uzaklarda bir köy vardı. Bu köyde, her türlü hayvan dostça yaşardı. Ancak köyün en neşeli, en hareketli ve en eğlenceli sakinleri tavşanlardı. Bu tavşanlar, büyük bir ailenin üyeleriydi ve her günlerini oyun oynayarak, birbirleriyle yarışarak geçirirlerdi.
Bir gün, Tavşan ailesinin en yaşlısı ve en bilgesi olan Dede Tavşan, tüm aileyi topladı. “Sevgili yavrularım” dedi Dede Tavşan, “Büyük bir yarış düzenlemek istiyorum. Bu yarış, bugüne kadar gördüğümüz en büyük yarış olacak. Hepiniz katılacaksınız ve en hızlı tavşanı belirleyeceğiz.”
Minik Tavşan, kulaklarını heyecanla dikerek sordu: “Dede Tavşan, bu yarışı kim kazanırsa ne olacak?”
Dede Tavşan gülümseyerek cevap verdi: “Bu yarışı kazanan, tüm köyde yıl boyunca ‘En Hızlı Tavşan’ unvanını taşıyacak ve özel bir ödül kazanacak.”
Herkesin gözleri parladı. Tavşan ailesinin tüm üyeleri bir an önce yarışın başlamasını sabırsızlıkla bekliyordu. Küçük Tavşan, Kırpık Tavşan, Cesur Tavşan ve diğerleri, büyük gün için hazırlıklara başladılar. Her biri, en hızlı koşan tavşan olmak için elinden geleni yapmaya kararlıydı.
Yarış günü gelip çattığında, köyde büyük bir coşku vardı. Herkes yarışın başlayacağı geniş tarlaya toplanmıştı. Yarış pisti, tarlanın bir ucundan diğer ucuna uzanıyordu. Ormanlardan uzak, sadece geniş açık bir alanın içinde yapacaklardı yarışı.
Kırpık Tavşan, “Bu yarışı mutlaka ben kazanacağım!” diye bağırdı. “En hızlı koşan ben olmalıyım çünkü ailemizde hep en çevik tavşan olarak bilindim.”
Minik Tavşan ise Kırpık Tavşan’ın yanına gelip, “Bu yarışta ben de varım, ve ne olacağını asla bilemezsin Kırpık! Belki de ben kazanırım” dedi.
Yarış başladığında, tüm tavşanlar aynı anda fırladı. Hepsi mümkün olduğunca hızlı koşmaya çalışıyordu. Tarlanın ortasına geldiklerinde, Kırpık Tavşan öne geçti. Ancak Minik Tavşan, geride kalmamak için var gücüyle koşuyordu.
Kırpık Tavşan, “Beni asla geçemezsin Minik!” diye seslendi. “En hızlı olan ben olacağım!”
Ama Minik Tavşan, ona aldırmadı. O sadece koşmaya devam etti. Bir süre sonra, Kırpık Tavşan biraz yavaşlamaya başladı. “Ne oluyor bana?” diye düşündü. “Bu kadar hızlı koşunca yorulacağımı hiç düşünmemiştim.”
Bu arada, Cesur Tavşan, sessizce onlara yetişiyordu. “Kimse beni fark etmedi bile” diye düşündü Cesur Tavşan. “Ama şimdi onları geçme zamanı”
Minik Tavşan, Kırpık Tavşan’a yaklaşmıştı. “Görüyorsun, Kırpık, dedi Minik, Pes etmiyorum. Belki de kazanırım!”
Kırpık Tavşan ise nefes nefese kalmıştı. “Neden bu kadar yoruldum?” diye kendi kendine mırıldandı. “Sanırım enerjimi dikkatli kullanmadım.”
O sırada, birden Cesur Tavşan, hem Minik Tavşan’ı hem de Kırpık Tavşan’ı geçerek liderliği ele aldı. “Hah! İşte bu! Şimdi öndeyim!” diye sevinçle bağırdı.
Ama yarışı kazanmak o kadar da kolay değildi. Minik Tavşan, cesurca Cesur Tavşan’ın peşine takıldı. “Pes etmeyeceğim!” dedi kendi kendine. “Bu yarışı kazanmak istiyorum!”
Kırpık Tavşan ise artık oldukça yavaşlamıştı. “Belki de enerjimi yanlış kullandım,” diye düşündü. “Ama yine de bu yarışı tamamlamalıyım.”
Yarışın sonuna doğru, Minik Tavşan ve Cesur Tavşan neredeyse aynı hızda koşuyorlardı. Tarlanın sonunda bekleyen Dede Tavşan, onları heyecanla izliyordu. “Bu iki tavşan gerçekten de inanılmaz bir performans sergiliyor” diye düşündü Dede Tavşan. “Bu yarış kimin kazandığını görmek için sabırsızlanıyorum.”
Son birkaç metre kala, Minik Tavşan son bir gayretle hızını artırdı. “Bu benim şansım olabilir!” diye düşündü.
Cesur Tavşan da hızını artırmaya çalıştı ama Minik Tavşan, onun biraz önünde finiş çizgisine ulaştı. Dede Tavşan, “İşte bu! Minik Tavşan kazandı!” diye ilan etti.
Tüm tavşanlar sevinçle alkışladı. Minik Tavşan, nefes nefese ama gülümseyerek etrafına baktı. “Bu gerçekten de inanılmaz bir duyguydu!” dedi. “Pes etmediğim için mutluyum.”
Cesur Tavşan ise Minik’e yaklaşarak, “Tebrikler Minik! Harika bir yarıştı” dedi. “Gerçekten de en iyisi sensin!”
Kırpık Tavşan da yanlarına geldi. “Tebrikler Minik” dedi. “Beni geçtiğin için sana kızgın değilim. Aslında senden öğrenecek çok şeyim var.”
Minik Tavşan gülümseyerek, “Bu yarış hepimiz için bir ders oldu” dedi. “Önemli olan kazanmaktan çok, çaba göstermek ve pes etmemek. Hepimiz harika bir iş çıkardık!”
Dede Tavşan, büyük bir gülümsemeyle “Minik Tavşan, işte ödülün!” diyerek ona parlayan bir altın madalya taktı. “Sen bu yarışın galibi oldun, ama aynı zamanda cesaretinle de hepimizin gönlünü kazandın.”
Minik Tavşan, madalyasını gururla taşıdı ve tüm tavşanlar onu alkışladı. O günden sonra, köydeki herkes Minik Tavşan’ı “En Hızlı Tavşan” olarak tanıdı, ama daha da önemlisi, onun azim ve kararlılığıyla nasıl bir kahraman olduğunu öğrendi.
Ve böylece, Tavşanlar Köyü’nde herkes dostça yaşamaya devam etti, birlikte oynadılar, güldüler ve yeni maceralara atılmak için sabırsızlıkla beklediler.
Sonuç olarak, bu masal bize şunu öğretir: Ne kadar küçük olursak olalım, büyük başarılara imza atabiliriz; yeter ki inanalım, pes etmeyelim ve birbirimize destek olalım.
Bu yazı toplamda 2 kez görüntülendi.
Bir yanıt yazın