Bir zamanlar uzak bir ülkede, küçük ve şirin bir köyde Külkedisi adında genç bir kız yaşardı. Külkedisi’nin gerçek adı Elif’ti, ama üvey annesi ve iki üvey kız kardeşi ona hep Külkedisi derdi çünkü onu sürekli ev işlerinde çalıştırırlar ve küllerin içinde bırakırlardı.
Elif’in annesi, o çok küçükken vefat etmişti. Babası yeniden evlendiğinde, Elif’in hayatı tamamen değişti. Üvey annesi ve kız kardeşleri ona hiç iyi davranmazlardı. Babası da kısa bir süre sonra hastalanarak hayata veda etti ve Elif, üvey annesi ve kardeşleriyle baş başa kaldı. Günler geçtikçe, Elif’in hayatı daha da zorlaştı. Üvey annesi onu sabahın erken saatlerinden gece yarısına kadar çalıştırır, hiç dinlenmesine izin vermezdi.
Elif, büyük evin her köşesini temizler, yemekleri hazırlar, bahçedeki işleri yapar, hatta üvey kız kardeşlerinin odalarını bile toplardı. Üvey kız kardeşleri, Elif’in aksine, sürekli süslenir, güzel elbiseler giyer ve hiçbir iş yapmazlardı. Külkedisi bu duruma hiç sesini çıkarmazdı çünkü kalbinde hala bir umut vardı.
Bir gün, köyde büyük bir heyecan başladı. Krallığın genç prensi, tüm köylüleri sarayda verilecek büyük bir baloya davet ediyordu. Prens, kendine uygun bir eş arıyordu ve bu balo, onu bulma umuduyla düzenlenmişti. Herkes bu büyük olaya katılmak için hazırlıklara başladı.
Elif’in üvey kız kardeşleri de baloya gitmek istiyordu. Üvey anneleri hemen en güzel elbiseleri çıkardı, takılarını seçti ve kızlarını süslemeye başladı. Elif ise onların hazırlıklarına yardım etmek zorundaydı. İçten içe o da baloya gitmek istiyordu ama bu düşüncesini kimseye açamadı. Üvey annesi, Elif’e baloya gitmesinin imkansız olduğunu, onun sadece bir hizmetçi olduğunu hatırlattı ve işlerine devam etmesini emretti.
Balo gecesi geldi çattı. Üvey anne ve kız kardeşler gösterişli arabalarına binip saraya giderken, Elif gözyaşları içinde kaldı. O an, sihirli bir şey oldu. Parlak bir ışık hüzmesi içinde bir peri ortaya çıktı. Bu peri, Elif’in iyi kalpli olduğunu biliyordu ve ona yardım etmeye gelmişti. Peri, Elif’e tatlı bir sesle, “Üzülme sevgili Elif. Sen de bu baloya gideceksin,” dedi.
Peri, sihirli değneğini salladı ve Elif’in üzerindeki eski püskü giysiler bir anda muhteşem bir balo elbisesine dönüştü. Ayaklarına da camdan yapılmış, parıl parıl parlayan ayakkabılar giydirildi. Peri, Elif’e harika bir at arabası da yaptı ve ona, “Ama unutma, bu büyü sadece gece yarısına kadar sürecek. Saat tam on iki olduğunda her şey eski haline dönecek,” diye uyardı.
Elif, büyülü arabasıyla saraya doğru yola çıktı. Saraya vardığında herkes ona hayranlıkla baktı. Kimse bu güzel kızın kim olduğunu bilmiyordu. Prens, Elif’i görür görmez büyülenmişti ve hemen yanına gidip onu dansa davet etti. Gece boyunca birlikte dans ettiler ve sohbet ettiler. Elif kendini bir masalın içindeymiş gibi hissediyordu.
Saatler hızla geçti ve Elif, saatin on ikiye yaklaştığını fark etti. Telaşla prensin yanından ayrıldı ve saraydan koşarak çıktı. Prens, Elif’in arkasından koştu ama onu durduramadı. Elif, merdivenlerden inerken camdan yapılmış ayakkabılarından biri ayağından çıktı. Ama Elif durup ayakkabısını alamazdı, büyü bozulmadan eve dönmesi gerekiyordu. Prens, merdivenlerde bulduğu cam ayakkabıyı eline aldı ve Elif’i bulmaya karar verdi.
Elif, evine döndüğünde eski haline dönmüş, külkedisi gibi görünüyordu. Üvey annesi ve kız kardeşleri saraydan döndüklerinde, baloda gördükleri o güzel kızdan bahsedip duruyorlardı ama Elif, onlara hiçbir şey söylemedi.
Ertesi gün, prens tüm krallığa bir duyuru yaptı. O gece baloda dans ettiği kızı bulmak için, cam ayakkabıyı deneyecek ve sadece ayağına tam uyan kızı eş olarak seçecekti. Prens, hizmetçileriyle birlikte tüm köyleri ve kasabaları gezmeye başladı. Her genç kız, cam ayakkabıyı denedi ama hiçbiri ayakkabıya uyamadı.
Sonunda prens, Elif’in yaşadığı köye geldi. Üvey annesi ve kız kardeşleri heyecanla ayakkabıyı denemeye çalıştılar ama ayakkabı hiçbiriyle uymadı. Prens, evde başka genç kız olup olmadığını sorduğunda, üvey anne Elif’ten bahsetmek istemedi ama prens kararlıydı. Elif’i çağırdılar ve Elif, prensin önüne geldi. Ayakkabıyı denediğinde, ayakkabı tam oldu.
Prens, Elif’in balodaki kız olduğunu anladı ve hemen ona evlenme teklif etti. Elif’in gözleri mutluluktan parladı ve teklifi kabul etti. Üvey anne ve kız kardeşler şaşkınlık ve kıskançlık içinde izlerken, Elif prensin yanına gitti ve saraya doğru yola çıktılar.
Elif ve prens, büyük bir düğünle evlendiler. Elif, sarayda mutlu ve huzurlu bir hayat sürmeye başladı. Üvey anne ve kız kardeşler ise yaptıkları kötülüklerin pişmanlığıyla yaşamaya devam ettiler. Elif, her zaman iyi kalpli ve yardımsever biri olarak kaldı ve krallıkta herkes tarafından sevildi.
Ve işte böyle, Külkedisi masalı mutlu bir sonla bitti. Elif, hayallerine kavuştu ve hayatı boyunca mutlu yaşadı. Her zaman iyi kalpli olmanın ve umudunu kaybetmemenin önemini herkese gösterdi. Çünkü gerçek mutluluk, iyi bir kalple ve sabırla gelir.
Bu yazı toplamda 7 kez görüntülendi.
Bir yanıt yazın