Bir zamanlar, geniş bir tarlanın altında yaşayan bir köstebek vardı. Adı Kıvırık’tı. Kıvırık, yıllardır tek başına yaşadığı bu huzurlu yuvasını çok severdi. Her sabah güneşin ışıkları toprağa değdiğinde, o da yerin altında tünel kazmaya başlar, yiyecek toplar ve tarladaki sessizliği dinlerdi. Ancak bir gün, beklenmedik bir şey oldu. Tarlaya yeni komşular taşındı.

İlk gelen komşu, şarkılar söyleyen neşeli bir tarla faresi olan Fırfır’dı. Fırfır o kadar enerjik ve dost canlısıydı ki hemen diğer hayvanlarla arkadaş olmuştu. İkinci komşu ise kocaman kanatlarıyla gökyüzünde süzülen parlak tüylü bir serçe, Minik’ti. Minik’in her sabah cıvıl cıvıl şarkılar söylediği o tatlı sesiyle tüm tarlayı neşeye boğuyordu.

Kıvırık, yeni komşularından pek memnun değildi. Onların bu kadar mutlu ve neşeli olması, onu huzursuz ediyordu. “Neden herkes bu kadar mutlu? Benim gibi kendi başlarına çalışmıyorlar mı?” diye düşünmeye başladı. Bu düşünceler kafasında büyüdükçe, kıskançlık duygusu içini kemiriyordu.

Bir gün, Kıvırık, toprağın altındaki yuvasında öfkeli bir şekilde dolanırken, Fırfır’ın sesi duyuldu:

“Merhaba Kıvırık! Nasılsın? Dışarı çıkıp bizimle oynar mısın?”

Kıvırık, tünelin çıkışından başını uzattı ve somurtarak yanıt verdi: “Hayır, çok işim var. Sizin gibi tembellik yapacak vaktim yok!”

Fırfır şaşkın bir şekilde geri çekildi, ama neşesini kaybetmedi. “Peki, istersen sonra katılabilirsin! Hep birlikte çok eğleniyoruz!” diye seslenip oyununa devam etti.

Kıvırık, Fırfır’ın bu rahat tavrına daha da sinirlendi. Onun bu kadar mutlu olmasını anlamıyordu. “Neden ben mutlu değilim de o bu kadar neşeli?” diye homurdanarak yuvasına geri döndü.

Ertesi sabah, Minik yüksek sesle şarkı söylemeye başladığında, Kıvırık bu sefer iyice öfkelendi. Tünelinden yukarı çıkıp Minik’e seslendi:

“Minik! Neden bu kadar çok gürültü yapıyorsun? Uykumun ortasında beni uyandırdın!”

Minik, şaşkın ama kibar bir şekilde yanıt verdi: “Ah, özür dilerim Kıvırık! Ben sadece sabahları şarkı söylemeyi çok seviyorum. Seni rahatsız etmek istememiştim.”

Kıvırık homurdandı: “Şarkı söylemek mi? Boş işlerle vakit kaybediyorsun! Ben burada gün boyu tünel kazıyorum, yiyecek topluyorum. Sen ise sadece şarkı söylüyorsun.”

Minik, biraz üzülerek: “Ama şarkı söylemek beni mutlu ediyor, Kıvırık. Senin mutlu olmak için ne yaptığını merak ediyorum.” dedi.

Bu soru, Kıvırık’ın canını sıktı. Mutlu olmak mı? Ne demekti bu? O, hep çalışıyordu, hep tünel kazıyordu. Ne zaman mutlu olduğunu düşünmemişti bile.

Ertesi gün, Fırfır ve Minik, Kıvırık’ı oyunlarına davet etmek için yeniden geldiler. Fırfır neşeli bir şekilde bağırdı: “Kıvırık, hadi bizimle gel! Birlikte tarlada yuvarlanıp oyun oynayalım!”

Şu yazıya da göz atabilirsiniz: Şakacı Tavşan ve Sevimli Komşuları

Kıvırık ise yerinden kımıldamadı: “Hayır! Oynamak için zamanım yok. Sizin gibi boş şeylerle uğraşamam!”

Fırfır ve Minik, Kıvırık’ın bu katı tavrına üzülerek geri çekildiler. Ancak, Kıvırık’ın içi huzursuzdu. Neden bu kadar yalnız ve mutsuz hissediyordu? Yeni komşuları onu kıskançlıkla doldurmuştu, ama belki de sorun onların mutluluğunda değildi, kendi içinde bir şeyler eksikti.

Bir gece, Kıvırık yatağında dönüp dururken bir düşünce aklına geldi: “Belki de onların hayatını bir kere denemeliyim. Kim bilir, belki ben de mutlu olabilirim.”

Ertesi sabah, Kıvırık kendini zorlayarak yuvasından dışarı çıktı ve Fırfır ile Minik’in yanına gitti. Fırfır, onu görünce hemen sevinçle bağırdı: “Kıvırık! Oyun oynamaya mı geldin?”

Kıvırık, biraz çekinerek: “Belki… bir süreliğine katılabilirim.” dedi.

Fırfır hemen yanına koşup onu oyunlarına dahil etti. Hep birlikte tarlada yuvarlandılar, saklambaç oynadılar ve Kıvırık ilk defa gerçekten güldü. Minik, kanatlarını çırparak yukarıdan seslendi: “Bak Kıvırık, gülmek ne güzel, değil mi?”

Kıvırık, şaşkın ama mutlu bir şekilde yanıt verdi: “Evet… sanırım güzelmiş.”

O günden sonra, Kıvırık her gün biraz daha dışarı çıktı. Fırfır ile şakalaştı, Minik’in şarkılarına eşlik etti ve komşularıyla vakit geçirmekten keyif almaya başladı. Artık yalnızca tünel kazmak ve çalışmak değil, eğlenmek de onun için önemliydi.

Bir gün, Minik ona sordu: “Kıvırık, fark ettim ki artık daha mutlusun. Bu değişim nasıl oldu?”

Kıvırık gülümsedi ve yanıtladı: “Sanırım, sizinle vakit geçirince anladım ki, sadece çalışmakla mutlu olunmazmış. Eğlenmek, gülmek ve dostlarla olmak da önemliymiş.”

Fırfır, gülerek ekledi: “Hep birlikte olmak en güzel şeydir! Bizimle olduğun için çok mutluyuz, Kıvırık!”

Kıvırık, artık eski kıskanç ve huysuz köstebek değildi. Şimdi yeni dostlarıyla zaman geçiriyor, onların mutluluğunu paylaşarak kendi mutluluğunu da buluyordu. Komşuları ona dostluğu öğretmişti ve Kıvırık, bu dostluğu kalbinde taşıyordu.

“Mutluluğun sırrı, yalnızca çalışmak değil, dostlarla paylaşmaktır.” dedi Kıvırık, o gün anladığı bu önemli gerçeği herkesle paylaşarak.

Ve böylece, tarlanın altındaki o küçük köstebek yuvası, sevgi ve dostlukla doldu.

Bu yazı toplamda 43 kez görüntülendi.

Noel Baba Masalı: En Güzel Yılbaşı Macerası
Fareli Köyün Kavalcısı Masalı
Mercan Kız Masalı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir